23.4.17

Blue :: Yerli Malı Rock'n'Roll Efsaneleri



"90’lar Türkiye’sinin rock müzik sahnesinde efsaneleşen bir grup: Blue Blues Band ve o sahneden kayıp giden iki dahi: Bipolar bozukluk nedeniyle 31 yaşında Boğaz Köprüsü’nden atlayarak hayatına son veren Yavuz Çetin.. 

ABD’de Jimi Hendrix ve The Monkees ile paylaştığı sahnede başlayan yolculuğu Beyoğlu’nun otel odalarında yapayalnız son bulan Kerim Çaplı..

Blue, 90’larda ve ikilinin hayatlarında derin bir yolculuğa çıkıyor ve toplumla, endüstriyle, en önemlisi de kendi zihinleriyle verdikleri mücadeleye ışık tutmaya çalışıyor. 
Nihayetinde de geriye şu soru kalıyor: Tüm bu yetenek ve yaratıcılık bir lütuf mu, yoksa bir lanet mi?"

Beyoğlu.. Doksanlı yıllar.. 

Gelecekte gerçekleşecek İstanbul Arap İstilası'nı hayal bile edemeyecek 'Rocksever' gençlerin ve daima genç kalanların, takıldıkları mekanlarda sevdikleri müziğin ve 'özgürlüğün' tadını çıkardıkları zamanlar..




Daha önceleri, yani yetmişlerde, çok daha küçük bir cemaat olarak zuhur etmiş olan aynı yolun 'eski' yolcuları, çıktıkları bu 'zorlu' yolculukta -biraz da mecburi- bir senteze vararak, ülkelerinin müziğini, yabancı menşeli -tabii ki yine Rock- nağmelerle harmanlamışlar; ve neticede Moğollar, Barış Manço, Cem Karaca ve de Erkin Koray'larla, bir dizi zirveler yaratmışlardı..

Belgeselimizin konusu elemanlar ve takipçileri ise -zamanın da ruhuna uygun olarak- yerel kısıtlamalara gelemeyen, dayatmalara pabuç bırakmayan 'Dünya Vatandaşı' kıvamında bireyler olarak, "Biz de onlar gibi müzik yapabiliriz." düşüncesiyle hareket etmişler, hatta "Onların yaptıklarının aynısını bile yaparız!" diyerek, alabildiğine 'kavırlamak'tan kaçınmamışlardır..




Blue, "Sadece 'cover' yaparak efsane grup olabilmek." gibi -yine yalnızca bize has- bir absürtlüğü hayata geçirmiş Blue Blues Band üzerinden, iki müzik dehası olan Kerim Çaplı ile Yavuz Çetin'in hayat öykülerine giriyor; bu arada, 'Metalci' ya da rocker'lara 'Satanist' muamelesi çekerek -ezelden beridir- kendine benzemeyenleri aşağılayan, yok sayan, hatta yok eden toplum zihniyetine fiskeler dokundurmayı da ihmal etmiyor..

Şu sıralar -özelllikle de festivaller sayesinde- sıkça karşılaştığımız ecnebi müzik belgesellerine bizden -hem de ummadığım kalitede- bir cevap olmuş Blue..




Özellikle Kerim Çaplı'nın,  ABD'deki  'gizem dolu'  macerasının izlerini çok iyi araştırıp ortaya koyan; zamana ve kahramanlarına -mümkün mertebe- her çeşit gözden ve de açıdan bakmaya çalışan film, "Buyrun işte bunlar da bizim yerli malı Rock'n Roll efsanelerimiz!" diyerek, önemli bir işlev gerçekleştiriyor..

Çok da uzak bir dönemi ele almamasına  karşın -memleket koşulları gereği- eldeki görsel materyallerin azlığı ve kalitelerinin düşüklüğü, belli ki arkadaşları epeyi zorlamış..




Ben başka bir 'zorlama'yı da içerikte hissettim -umarım yanılıyorumdur; her ne kadar yerli de olsa- Rock'n' Roll Efsaneleri'ni anlatan bir belgesel bu denli 'steril' olmamalıdır..
Pardon yani.. Şu meşhur, "Sex, Drugs and Rock'n'Roll" mottosunu duymamış olamazsınız!.

Son tahlilde.. 2000'li yıllar boyunca müthiş bir hızla gelişen, ulaştıkları 'çağdaş kalite' seviyelerine hayran kalarak takip ettiğimiz sanatçı ve grupların 'son' öncülleri, ilham kaynakları, cesaret simgeleri olan bu adamları hatırlamak; Kerim Çaplı'nın, üzerinde herhangi bir taş bile bulunmayan, dümdüz topraktan ibaret mezarını görerek ibret almak; sevgili arkadaşının ölümünü hâlâ kabullenemeyen, dökülen gözyaşlarını elindeki gitarıyla gizlemeye çalışan Erkan Oğur'un hüznüne tanık olup gözyaşı dökmek, sanırım herkese iyi gelecektir..




Blue


Yönetmen: Mehmet Sertan Ünver
Senaryo: Mehmet Sertan Ünver, Suzan Güverte
Yapım: 2017, Türkiye, 98'

7  /10


Not: Efsaneleri, bulabileceğiniz en iyi kayıttan ve doyasıya izleyebileceğiniz şu videoyu buraya ekleyeyim de öyle kaçayım diyorum..

Rock Forever!!