12.8.08

Apocalypse Now / Kıyamet


Joseph Conrad'ın Heart of Darkness isimli romanından sinemaya uyarlanan, Apocalypse Now, 1979 Cannes Film Festivali'nde Francis Ford Coppola'ya bir ‘Altın Palmiye’ ödülü kazandırdığında, yönetmen, ödülünü almak üzere kürsüye gelir ve şunları söyler: "Ben, Vietnam Savaşı'nı anlatan bir film yapmadım. Bu film, Vietnam Savaşı'nın ta kendisidir."

Çarpıcı müziği, Carmine Coppola ve Ford Coppola'ya ait, 1979 yılı yapımı bu destansı film, The Doors'un The End’i ile güçlendirilmiş, muhteşem bir açılış sekansına sahiptir..

Bu sekansın hemen başında The Doors nağmeleri uçmakta olan helikopterlerin gürültüsüyle karışık kulaklarımıza ulaşırken, kamera -sabit bir şekilde- karşısındaki tropik ormanın bir bölümünü göstermektedir..
Kameranın önünden ve alçaktan geçen Amerikan savaş helikopterlerinin önce yerden toz bulutlarını kaldırdıklarını görürüz; az sonra da, attıkları Napalm bombalarının patlamasıyla birlikte zümrüt gibi ormanın bir anda kavruluşunu..


Askerî istihbarat ajanı Yüzbaşı Willard (Martin Sheen), komutanları tarafından, orduya karşı ‘bağımsızlığını ilan etmiş’ bir subay olan Kurtz'u (Marlon Brando) bulmak ve yok etmekle görevlendirilmiştir..

Savaşın akıl sağlığını bir hayli zorladığı belli olan Kurtz (Aslında peşindeki Willard da ondan pek farklı değildir ya.), Kamboçya'nın tropik ormanlarında konuşlanmış, kendine bağlı Amerikalı askerlerden ve yerlilerden oluşan, tarikatvari topluluğu ile kafasına göre savaşmaktadır..

Kurtz'un savaştan, daha doğrusu yerli halktan nasıl etkilendiğini anlamak için, onun -finale doğru- Yüzbaşı'ya anlattığı tüyler ürpertici bir anısına 'mealen' kulak verelim:
"Özel kuvvetlerde olduğum günleri hatırlıyorum da, bir Vietkong köyüne girip, çocukları aşıladık.. Köylüler çalışmalarımızı sessizce izlediler.. İşimizi bitirip, köyden ayrıldıktan bir müddet sonra yaşlı bir adamın, peşimizden koşarak geldiğini gördük.. Adam ağlıyordu ama konuşamıyordu.. Köye geri döndüğümüzde gördük ki bütün çocukların aşılı kolları kesilmişti.. Ortada bir yığın vardı, küçücük kollardan oluşan bir yığın.. Aşımızı reddetmişlerdi.. İşte o gün ağladım.. Yaşlı kadınlar gibi saatlerce, hüngür hüngür ağladım."






Yüzbaşı Willard'ın, hakkında okudukları ve duyduklarıyla çok etkilendiği bu esrarengiz adama ufak bir tekneyle nehirden ulaşma çabası, filmin büyük bir kısmını oluşturmakta..
Bu uzun bölümde, 4-5 kişilik mürettebat ve biz seyirciler -adeta- tekneye doluşarak, muhteşem bir nehir boyunca, konsantre edilmiş bir ‘yaşam’ yolculuğuna çıkarız..

Zamanla bölgede bir efsane, hatta yarı-tanrı haline gelmiş Kurtz (Marlon Brando'nun böylesine bir rolde nasıl bir aktörlük gösterisi yaptığını tahmin edersiniz sanırım.
), Willard'ı mekanında beklemektedir..
Çok zorlu bir nehir veyahut "Sırat Köprüsü" imtihanından yıpranarak çıkmış Yüzbaşı'yı burada bir cennet bekliyor olabilir mi?.





Çekimleri büyük oranda Filipinler'de gerçekleştirilen, önceden planlanan bütçeyi ve süreyi fersah fersah aşarak iki yılda bitirilebilmiş bir film bu..
Setteki dört teknisyenin kaza sonucu ölmeleri dışında, başta yönetmen Coppola olmak üzere çok sayıda görevlinin de ruhsal bunalıma girip tedavi altına alındığını; en tuhafı da (Ne kadar gerçek pek belli değil.) başrol oyuncusu Martin Sheen'in çekim sırasında aşırı gerilimden dolayı ağır bir kalp krizi geçirirken çekimin durdurulmayıp, bu sahnelerin de aynen filmde kullanıldığını falan, filmi izledikten sonra öğrendim..

Eserin, anlattığı vahşetin küçük bir benzerini, setteki personele de böylesine 'resmen' yaşattığını öğrenmek beni hiç şaşırtmadı.. 
Filmi seyrederken, böyle bir ‘travmatik’ havanın filmin bütününe yansıdığı açıkça hissediliyor..





Savaşın ‘anlamsız’ dehşetinin yanısıra, insan üzerindeki yıkıcı sonuçlarını görsel olarak da çok iyi gösteren filmin etkisinden, uzun bir süre sonra bile çıkılamıyor..


Velhasılı kelam, Apocalypse Now, yıllar önce bu türdeki ‘en iyi filmler’ olarak değerlendirip de 'beyin arşivime' eklediğim Full Metal Jacket ve The Thin Red Line’ın hemen yanında yerini -hakkıyla- almıştır..


9,5   /10