30.7.11

Sıradaki Parça Harun Kolçak'tan Geliyor :: Gir Kanıma!


'Motorcu tipi' siyah deri montlu, kocaman halka küpeli, sarımsı kızıl, kıvır kıvır uzun saçlarının lüleleri alnına dökülü vaziyetteki 'popçu' Harun Kolçak'ı, fazlasıyla ritmik, kıpı kıpır bir şarkıyla, o güne değin benzerine nadiren rastlanmış 'süpersonik' bir dansı icra ederken -ibretle- seyreylediğimiz o klibi hatırladınız mı?

Doksanlı yıllarda bu dünyada ve bu ülkedeyseniz, Gir Kanıma parçasını duymadığınıza katiyen inanmam.. 
Yine de sizin için bir kuple mırıldanayım isterseniz: Giir kanıma / Hani bekârlık sultanlık derdin / Yetti canıma / Yaşarım ben senle girkanıma!

Bu müstesna şarkının yanı sıra -her halde her fırsatta bahsettiğinden olacak- Harun beyin -âdeta kafama kazınmış- en önemli özelliği 'vejetaryen' olmasıydı.. 
Öyle ki 'Türkiye vejetaryenliğin ne olduğunu ondan öğrendi' desem, sanırım fazla abartmış olmam..




Hayvanları kesip yemenin düşüncesine bile katlanamayan -bencileyin- kabalıktan uzak, böylesine ince bir adama, bu minvalde 'etli kanlı' bi şarkı hiç yakışıyor mu allasen!? Ha.. Sorarım size!?

Cümlenin sonuna doğru yaptığım bu hafiften 'zorlama' ajitasyon, Harun Kolçak örneğini, bugünkü yazımızın konusu olan filmlerimize bağlamıştır inşallah!
Bağlamıştır, bağlamıştır!.




Şaka bir yana.. Bizde geçen yıl gösterime giren Låt den rätte komma in'in Türkçe adı olan Gir Kanıma'yı her okuduğumda ve her duyduğumda, Harun Kolçak'ın o ritmik dansının ve de bilumum el/kol/kafa hareketlerinin gözümün önünde belirmesine asla engel olamıyordum..

Tam unutur gibi olmuşken -büyük ihtimal- alt yazıdan vampir görmüş gibi kaçan, dolayısıyla da kendi dilinden olmayan filmleri izlemeyen Amerikalıları da hâsılata katmak için film -hemen hemen aynı sahnelerle- yeniden çekilince, o zulüm de yeniden nüksetiverdi..
Gerçi, bizimkiler büyük bir yaratıcılık örneği gösterip cümleyi ters çevirerek filmin adını da Kanıma Gir yapmışlardı ama ne fayda! Gözümün önünde yine Harun Kolçak, yine Gir Kanıma!




Gir Kanıma (Låt den rätte komma in) ile Kanıma Gir (Let Me In) Arasındaki 7 Fark

Aslında fark sayısı yediyi epey aşıyor, ama sırf kendi tatminim için bu geleneksel '7 Fark' sâbitini ihlâl etmeyi aklımın ucundan bile geçiremezdim..

'Aynı sahneleri yeniden çekmişler' dediysem, Kanıma Gir'de o kadar da 'bire bir' benzetme kaygısı pek görünmüyor.. 
Zaten aklı başında ya da birazcık kişiliği olan bir yönetmenin böyle bir salaklık yapabileceğini hiç düşünemiyorum.. 
Gerçi, 'senarist yönetmen' Matt Reeves'in bu girişimini -yine de- bir nevi 'halt yemek' olarak değerlendiriyorum ya.. Neyse!




Orijinal filme ve onun kaynağı olan kitaba (Gerçi kitabı okumadım) elinden geldiğince saygıda kusur etmeyen bir 'tüccar yönetmen' -bu yeniden çevrimde- kahramanların sadece İngilizce konuşmalarını yeterli bulmayarak, yaptığı bazı değişikliklerle hikâyeyi -fazlaca yaralamadan- Amerikanlaştırmaya gayret göstermiş..
Bunu daha da açıklamak gerekirse, Kanıma Gir, Gir Kanıma'nın aslında ona asıl değer katan o 'soğuk ve müphem' özellikli atmosferini, biraz daha kanla, hareketle ısıtmaya ve de belirginleştirmeye çalışmış..



Bu genel anlamdaki 'fark' tespitinden sonra asıl mevzuya gelirsem.. 
Belki zor oldu ama- filmi izlemeyenler için 'spoil' etmeden, yâni sürpriz bozmadan -daha da yâni- film izleme zevkinin içine etmeden, yedi adet farkı bir araya getirmeye özen gösterdim..
Yine de bunu -bi şekilde- problem edeceklere tavsiyem, filmlerden herhangi birini izledikten sonra, aşağıdaki yedi adet farka geçmeleridir.. Teşekkür ederim..




1)  Gir Kanıma, 2008 yılı İsveç yapımı, Tomas Alfredson'un yönettiği, roman uyarlaması bir filmdir..

Kanıma Gir, 2010 yılı İngiltere / ABD yapımı, Matt Reeves'in yönettiği, roman uyarlaması bir filmin film uyarlamasıdır..

2)  Gir Kanıma'nın, ezelden beri 12 yaşından gün almamış vampiri olan Eli (Lina Leandersson) karaşındır.. Diğer baş kahramanımız olan 12 yaşındaki oğlan çocuğu Oskar (Kåre Hedebrant) ise sarışındır..

Kanıma Gir'de -orijinalin tam tersine- Vampir Abby (Chloe Moretz)'nin sarışın, oğlan çocuğu Owen (Kodi Smit-McPhee)'ın esmer değilse de kumral seçilmesi, fark yaratmaktan çok halt etmeye yaramış..
Tafsilat, 3. Maddede..




3)  Gir Kanıma'da, temiz yüzlü ve 'fazlasıyla' sarışın Oskar'ın karşısında, resmen 'Türk kızı' diyebileceğimiz bir tipte, çirkin değilse de oldukça kirli görünümlü Eli'ye yer verilmesi, kitabın ya da yönetmenin, ülkeleri bir süredir yoğun göçmen alan İsveçlilerin 'öteki'ne bakışını yansıtma çabası olarak gözüme göründü ki neden olmasın diyorum?

Oysa Kanıma Gir'deki vampir Abby'nin sarışın, temiz yüzlü ve pek güzel bir kız olması, ABD'deki benzeri bir olasılığı daha başlamadan bitiriyor..




4)  Gir Kanıma'da, vampirin 'anormal' cinsel durumunu -o sahne hızlı geçse de- tüm çıplaklığıyla ve Oskar'la birlikte görürüz.. Ve anlarız ki bundan sonra, iki 'çocuk' arasındaki ilişki 'salt' cinselliğin ötesinde bir yere taşınmıştır..

Hikâyenin anlamını daha iyi vurgulamak için aslında gösterilmesi gereken bu sahnenin Kanıma Gir'de yer almayacağına, hâzâ bir Amerikalı'nın böylesine 'ayıp' bir şeye yeltenmeyeceğine neredeyse adım gibi emindim ki yönetmen -sağolsun- beni haksız çıkarmadı.. Bu arada vampirimiz sürekli, kız olmadığını tekrarlıyormuş ama ne gam!
Şimdi de, iki film arasındaki bu en gereksiz farkı yaratan kişiye sesleniyorum: Aferin sana Matt Reeves! Bundan böyle senin adın Matrix olsun! Neden diye sorma; ben de bilmiyorum..




5)  Gir Kanıma'da, ortalık kan revan içinde kalmış cesetlerle doluyken bile İsveç polisi pek ortalıkta yoktur.. Onları sadece, cesetleri toplarken falan görürüz..

Bir Amerikan yapımı suç filmi olarak Kanıma Gir -çok rica ederim- hiç polissiz, dedektifsiz bırakılır mı?
Hatta bu tercihte öylesine ileri gidilir ki vampir Abby'nin evine Owen dışında giren tek yabancı, elinde tabancasıyla bir dedektif olur ki kendisine, 'Allah kolaylık versin' diyoruz..




6)  Gir Kanıma'nın Oskar'ı, her yalnız çocuk gibi ve sadece can sıkıntısından, odasının penceresinden dışarıyı izler..
Eli, vampirlik mesleğini icra ederken, hâliyle biraz tipi değişir, yüzü yaşlanır falan ama hiçbir zaman 'insani' görünümünü yitirmez..

Kanıma Gir'in Owen'ı, uzun menzilli bir teleskop kullanarak, resmen deneyimli bir 'röntgenci' gibi davranır..
Kurbanının boynunu dişleyen Abby ise, o sırada tam anlamıyla korkunç bir yaratığa dönüşür.. Tam da 'Matriks' Matt Reeves'ten beklendiği gibi.. Ona benden bir aferin daha!




7)  Gir Kanıma, bütün güzelliğini ve başarısını yararlanılan kitaptan ve yönetmeninden alan bir 'özgün' film..
Onu izleyenlerin, Kanıma Gir'i de seyretmeleri -Harun Kolçak'ı yeniden hatırlamaları dışında- oldukça anlamsız..

Kanıma Gir, her şeyini Gir Kanıma'ya borçlu bir kopya film.. İlki öylesine mükemmel bir 'güzellik âbidesi' ki, bu yeni film istese de kötü olamıyor..
Öte yandan, Gir Kanıma'yı izleyemeyenleri şu an sinemalarda çok değişik ve çok güzel konulu, iyi bir ABD filmi bekliyor.. Onu da söyleyeyim..


Låt den rätte komma in / Gir Kanıma

Yönetmen: Tomas Alfredson
Senaryo: John Ajvide Lindqvist (kendi romanından)
Oyuncular: Kåre Hedebrant, Lina Leandersson
Yapım: 2008, İsveç, 115 dk.

 /10



Let Me In / Kanıma Gir

Yönetmen: Matt Reeves
Senaryo: Matt Reeves, (John Ajvide Lindqvist’in romanından)
Oyuncular: Kodi Smit-McPhee, Chloe Moretz
Yapım: 2010, İngiltere / ABD, 116 dk.

7   /10


(İşbu yazı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)