1.3.11

The Green Hornet :: Amerikan Gazman


İri yarı görünümü ve dangıl dungul konuşmasıyla bizim Recep İvedik'i andıran Britt Reid (Seth Rogen), bir eli, top model kızların orasında burasında, öbür eli de son model arabaların direksiyonunda bir yaşam süren, “Cahilim ama para bende, karı da!” meşhur lafının, mücessem örneği bir oğlandır..

Los Angeles’ın en büyük gazetesinin sahibi, babası James Reid (Tom Wilkinson) dersek, Britt'e o yaşantıyı sunan, kaynağı da açıklamış oluruz galiba..
Karısı yıllar önce ölen, tek çocuğunun tam tersi bir kişiliğe sahip, gayet disiplinli ve işkolik bir iş adamı olan baba Reid, bu haylazdan çoktan umudunu kesmiştir..
Eee.. Ana-baba sevgisinden mahrum kalarak büyümüş bir çocuğun, bu tür bir yaşamı seçmesi normaldir diyerek -isterseniz- hep beraber üzülebiliriz.. Vah ki ne vah!

Bir gün, dağ gibi baba, eşekarısı sokması neticesinde ve beklenmedik bir anda ölünce, koskoca servetin tek vârisi Britt de tam bağımsızlığını ilân eder..

Hayatında sadece, süper kahramanlı çizgi roman kapağı açmış bu eşek herifin -bu saatten sonra-adam olup da işin başına geçecek vaziyeti yoktur tabii..
Eskiden beri -biraz da babasına nispet yaparcasına- sürdürdüğü sefih hayatın bile artık pek zevki kalmadığını anlayan Britt, küçüklüğünden beri hep hayallerini süsleyen, bir 'çakma süper kahraman' olup, şehrin altını üstüne getirmeye karar verir..
Bu iş için ona yardımcı olabilecek ideal kişi Kato (Jay Chou)'dur..




Babasının has adamlarından, 'mucit teknisyen' özellikli bu Çinli genç, aynı zamanda, olağanüstü özelliklere sahip bir Uzakdoğu dövüşçüsüdür..
Yâni bundan böyle, Kato çeşitli silahlar geliştirecek, acayip özellikli arabalar yapacak, bir de üstüne bilcümle belâ adamlarla dövüşecek; patronu olacak o tombalak da, "Bendeniz yeni kahramanınız Green Hornet" deyu, millete hava basacaktır..
Bu yoldaki ilk icraatını, hiç bi zaman sevemediği babasının mezarı başına yeni dikilmiş heykelinin başını kesip alarak gösterir..




Yeşil Yaban Hıyarı

Zaten anlaşılmıştır sanırım- bir zamanlar ABD'de çizgi roman ve televizyon dizilerine de malzeme olmuş, bu antipatik elemana zerre kanım ısınmadı..
(Farkındaysanız kendisine kahraman bile diyemiyorum.. Kaldı ki bunu Recep İvedik'e bile demişliğim vardır).

Keşke babası, bu çocukken kızıp da elinden aldığı Superman oyuncağının değil de, bu toraman oğlanın kafasını koparıp da çöpe atsaydı..
Örnekleri bende çoktur.. Bir filmin kahramanını sevmesem de filmin kendisi o kadar başarılıdır ki ona kötü film diyememişimdir.. Lâkin bunu söylemek, The Green Hornet için mümkün değil..

En fazla, sıradan bir 'televizyon animasyonu' içeriği ve estetiği taşıyan bu yapımı, hem de (Dikkat.. Henüz bilmeyenler şok olabilir!) Eternal Sunshine of The Spotless Mind ve The Science of Sleep gibi iki şahane filmin yaratıcısı Michel Gondry yönetmiş.. Christoph Waltz ile Cameron Diaz da diğer işbirlikçiler..


 

'Güldürüp eğlendirmek' dışında hiçbir derdi olmayan The Green Hornet, zayıf senaryosu ve güldürmeyen esprileriyle vasata bile ulaşamazken; 'abartma' sözcüğünü bile anlamsız kılacak aksiyon sahneleri, bi ara öyle saçma sapan bir bombardımana ulaşıyor ki ben bunu sadece, göz bozucu, kafa şişirici bir takım ışık ve gürültüler şeklinde algıladım diyebilirim..

Belki -durumu itibarıyla- nostaljik hassasiyet yaşayan ABD'liler ya da içimizdeki Amerikalılar için, film bir anlam ifade ediyor olabilir bak.. İşte ben de onu bilemem..


Yönetmen: Michel Gondry
Senaryo: Evan Goldberg, Seth Rogen
Oyuncular: Seth Rogen, Jay Chou, Cameron Diaz, Christoph Waltz, Edward Furlong
Yapım: 2011, ABD, 108 dk.

(İşbu yazının bir kısmı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)